İbn Rüşd’ün Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktasıd Adlı Eserinde Hanefî Mezhebine Ait Görüşleri Aktarırken Yaptığı Tercihler, İtirazlar ve Hatalar
ترجيحات ابن رشد واعتراضاته وأخطاؤه في نقل آراء الحنفية في كتابه بداية المجتهد ونهاية المقتصد
Makale Yan Taraf
Özet
Fıkıh ilmi, zaman içinde gelişmekte ve çeşitlenmektedir. Bu çeşitlenme içerisinde karşılaştırmalı fıkıh, önemli bir yer tutar. Karşılaştırmalı fıkıh, hicri beşinci yüzyılda ortaya çıkmış, ilmî kitaplar ve ansiklopediler aracılığıyla geliştirilmiş bir disiplindir. Bu alanda eser veren âlimler arasında, Bidayetü'l-Müctehid ve Nihayetü'l-Muktasid eseriyle tanınan ünlü filozof ve fakih İbn Rüşd dikkat çekmektedir.
Karşılaştırmalı fıkıh, günümüze dek ilgi odağı olmayı sürdürmüş, fıkıh çalışmalarında öncü bir role sahip olmuş ve diğer alanlardaki çalışmalarla kıyaslandığında önemli başarılar elde etmiştir. Karşılaştırmalı fıkıh çalışmaları, sadece farklı mezheplerin fıkhi görüşlerini karşılaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bu görüşlerin sosyal ve kültürel bağlamlarını da anlamayı, İslam hukukunun evrensel prensiplerini ve bu prensiplerin farklı toplumsal ve kültürel bağlamlarda nasıl uygulandığını ortaya koyar, böylece değerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunur. İbn Rüşd ve benzeri âlimlerin çalışmaları, bu bağlamda değerlendirildiğinde, sadece tarihî bir öneme sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda günümüz ve gelecekteki uygulamalar için de yol gösterici bir rol oynar.
İslam hukukunda, farklı mezheplerin görüşlerini tek bir kitapta birleştirmek büyük önem taşır. Ancak karşılaştırmalı fıkıh alanında çalışan her araştırmacının, incelenen her mezhebin görüşlerini doğru ve kabul edilebilir bir şekilde aktarıp aktaramadığı önemli bir soru olarak karşımıza çıkar. Bu çalışmanın önemi, belirli bir mezhebe göre fetva verirken, karşılaştırmalı fıkıh kitaplarına dayanarak yetinmek yerine, o mezhebin ana kaynaklarına başvurmanın gerekliliğini vurgular. Bu yaklaşım, karşılaştırmalı fıkıh kitaplarının değerini azaltmaz ancak bazı âlimlerin kaynaklarında yapılan hatalara dikkat çekmek gerektiğini belirtir. Muhammed Avâme gibi âlimler, bazı eserlerde yapılan tahrifatlar ve hatalara işaret etmişlerdir. Bu tür hatalar, sonraki araştırmacıların bu eserleri sorgusuz sualsiz kabul etmelerine ve dolayısıyla orijinal kaynaklardan uzaklaşmalarına yol açabilir, bu da tehlikeli bir durumdur ve yazarların kaynaklarındaki bilgilerin doğruluğunu veya yanlışlığını teyit etmek için asıl kaynakları gözden geçirmeleri gerektiğini vurgular.
Araştırma, İbn Rüşd'ün Bidayetü'l-Müctehid ve Nihayetü'l-Muktasid adlı eserinde, Hanefi mezhebinin "Aile Hukuku" konusundaki görüşlerini incelemiş ve diğer üç mezhebin görüşlerine de yer vermiştir. Aile Hukuku'nun seçilmesinin sebebi, evlilik ve boşanma gibi konuların insan hayatındaki önemi ve günümüzde boşanmaların yaygınlaşmasıdır. Ailenin toplum yapısındaki rolü ve toplumun temeli olarak önemi, her Müslümanın bu hükümleri bilmek zorunda olduğunu gösterir çünkü bu, İslam dininin temel hedeflerinden biri olan neslin korunmasına katkı sağlar.
Araştırmanın bulgularına göre, İbn Rüşd Hanefi mezhebinin nikâh, boşanma, iddet, ilâ, li'an gibi çeşitli konularda sekiz meselede mezhebin görüşlerini desteklemiş ancak nikâh, boşanma, fesih, iddet, zihar, hamilelik gibi konularda dokuz meselede bu görüşlere karşı çıkmıştır. Ayrıca, İbn Rüşd'ün nikâh, boşanma, emzirme gibi farklı konularda Hanefi mezhebinin doğru görüşünü aktaramadığı dokuz farklı mesele tespit edilmiştir.
Önceki âlimler zamanında mevcut olan sınırlı kaynaklar ve araçlar göz önüne alındığında, bilgi aktarımında küçük hataların yapılabileceği kabul edilmelidir. Ancak bu, o âlimlerin değerini azaltmaz; aksine, onların çalışmalarının bugünkü araştırmalara yön verdiği ve zengin bir bilgi birikimi sağladığı anlaşılmalıdır. Günümüzde fıkıh alanındaki araştırmacılar, önceki âlimlerin karşılaşmış olduğu zorluklar olmadan en son teknolojik araçlara ve klasik kaynaklara kolaylıkla erişebilmektedir. Bu imkânlar, önceki dönemlerde yapılan hatalara düşme hakkımızın olmadığı anlamına gelir ve yanlış veya mezhebe dayanmayan fetvaları iletmek için hiçbir mazeret kabul edilemez. Karşılaştırmalı fıkıh çalışmalarının değeri, bu tür hatalardan kaçınmak ve her bir mezhebin görüşlerini doğru ve adil bir şekilde ele almakta yatar.
Karşılaştırmalı fıkıh çalışmalarının en önemli ve belirgin dallarından biri olmasının yanı sıra bu alandaki araştırmaların doğruluk, adil bir yaklaşım ve geniş bir perspektif içermesi gerektiğini unutmamak önemlidir. Özellikle günümüzde, bazı kişilerin kendilerini bilgi ve fıkıh alanında yüksek makamlara ulaşmış olarak görmeleri ve önceki âlimlerin değerini küçümsemeleri, bilginin ve görüşlerin objektif değerlendirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak kabul edilir.
Karşılaştırmalı fıkıh çalışmaları, İslam hukuku alanında büyük bir öneme sahip olup bu tür çalışmaların titizlikle ve kapsayıcı bir biçimde gerçekleştirilmesi, gerçek bilginin aydınlanmasında kritik bir rol oynamaktadır. İbn Rüşd'ün çalışmaları gibi eserler, İslam hukukunun anlaşılması ve uygulanması konusunda yeni bakış açıları sağlayarak bu alanda rehberlik etmeye devam edecek değerli kaynaklardır. Bu çalışmalar, fıkıh biliminin geçmişin yansıması olmanın ötesinde, geleceğe yönelik dinamik bir disiplin olduğunu ortaya koyar. İbn Rüşd gibi âlimlerin mirası, karşılaştırmalı fıkıh çalışmaları için sağlam bir temel ve bilimsel ile metodolojik bir çerçeve sunar, bu alandaki ilerlemeyi teşvik eder.
Karşılaştırmalı fıkıh çalışmaları, aynı zamanda, İslam hukukunun günümüz dünyasında nasıl uygulanabileceğine dair yol gösterici olur. Bu çalışmalar, İslam hukukunun tarihî bir mirasın ötesinde, günümüz ve geleceğin sorunlarına çözümler sunabilecek canlı bir disiplin olduğunu vurgular. Karşılaştırmalı fıkıh araştırmaları, sadece akademik bir çaba olmakla kalmaz, aynı zamanda İslam hukukunun toplumsal ve kültürel bağlamlarda nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiğine dair derinlemesine bir anlayış sunar. Bu süreç, İslam hukukunun evrensel değerlerini ve ilkelerini ön plana çıkarırken, İbn Rüşd'ün eserleri gibi kaynaklar bu anlayışın temel taşlarını oluşturur ve gelecek nesillere İslam hukuku alanında sağlam bir temel ve kapsamlı bir perspektif sunar.